Gazetecilik mesleğine 25 yılını vermiş bir kişi olarak halkın nabzını daha önceleri haber tv kanalında, yayınlar eşliğinde, önemli demeçlerle; son 4 yıldır ise Güne Bakış HABER adına sokakta nabzı tutmaya devam ediyorum.

31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimlerinde gazeteci arkadaşlarımızla ilçe ilçe sokağın nabzını tutabilmek adına vatandaşa mikrofon uzattık. Sokak röportajlarımızda vatandaşın tepkisi zaman zaman çok sertti. Sorularımızı bulunduğumuz ilçenin belediye başkanına yönelttik. Kimi zaman sorularımız yanıtlandı, kimi zaman yanıtsız kaldı.

Ekonomik şartlara ve yaşanan hayat pahalılığına dair soruların cevabının ise adresinin mevcut iktidar olduğuna işaret edildi.

ŞAŞIRDIK MI? HAYIR…

Pandemiden sonra doğal afetler, sel, yangın ve Asrın Felaketi depremler derken ülke olarak kendimize bir türlü gelemedik. Haliyle yaşanan bu zorlu süreç, ülkemizi ekonomik krize itti. Mevcut iktidar ne kadar toparlamaya çalışsa da kolay kolay toparlanmak kısa sürede elbette mümkün olamadı.

PEKİ KAYBEDİLEN BELEDİYELERDE SUÇLU KİM?

Görüştüğümüz AK Partililer; 'Ben Tayyipçiyim ama AK Partili değilim!' diyor.

Nitekim Erdoğan’ın oyu yüzde 52, partinin oyu ise yüzde 36 civarındaydı. Bu yüzde 16’lık kesim, başkan için oyunu Erdoğan’dan yana kullanırken, milletvekilliği veya belediye başkanlığı konusundaki tercihini AK Parti’nin dışındaki partiler için kullanmış.

Erdoğan, bütün bunları bildiğini ve nelerin yapılması gerektiğini açıkladı:

“Biz, nev zuhur bir hareket değiliz. Biz, partilerden bir parti değiliz. Biz, bu günlere bir anda gelmedik. Bu hareketin, bu partinin temelinde; ismi bilinen ya da bilinmeyen yüzlerce, binlerce fedakârın, cefakârın, kahramanın emeği var, alın teri var. Biz, dikensiz bir gül bahçesinde de yürümedik, yürümüyoruz. Bu geldiğimiz noktaya düşe kalka geldik. Biz, bu noktaya yenilgi yenilgi büyüyerek geldik. Baskılar gördük, zulümlere maruz kaldık, işkencelerden geçtik, hapislerde yattık, darbeler yedik, partilerimiz kapatıldı, yasaklandık, kovulduk, ötelendik, haksızlığa, hukuksuzluğa, zorbalığa uğradık; ancak hiçbir zaman umudumuzu yitirmedik, sabrımızı kaybetmedik, asla ve asla yılgınlığa kapılmadık. ‘İman varsa, imkân var.’ dedik. ‘Allah büyüktür.’ dedik. En hüzünlü anlarımızda, ‘Allah’ın yardımı yakındır.’ dedik. Her seferinde düştüğümüz yerden doğrulduk, kalktık ve yolumuza kararlılıkla devam ettik. Başkaları ne yaparsa yapsın, biz işimize bakacağız, önümüze bakacağız, 'Türkiye Yüzyılı' vizyonumuzu nasıl gerçekleştiririz, bu önemli detay için ileri adım atacağız.”

DEĞİŞİM…

CHP’de 13 yıllık Kılıçdaroğlu döneminin kapanmasıyla genel başkanlık koltuğuna oturan Özgür Özel, girdiği ilk seçimden zaferle çıktı. Peki bu zafer Özel’in attığı adımların mı, yoksa ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumun mu eseri? Bu sorunun cevabını tek bir nedene bağlamak büyük bir hata olur. Özel’in uzlaşıcı tavrı, doğru adaylarla seçime girmesi zaferin kapısını aralarken, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durum, emekli maaşları, asgari ücret, göçmen problemi gibi sebepler de seçmeni AK Parti’den koparan sebepler arasında sayılabilir.

Bu atmosferde girilen seçim, değişimi iyi organize eden tarafın da kazanmasına neden oldu diyebiliriz.

YEREL SEÇİMLERİN KAZANANI “DEĞİŞİM”

İşletme yönetimi üzerine yazılar yazan Robert H. Waterman’ın "Değişim, bir şeyleri riske atmaktır, bu bizi güvensiz kılar. Değişmemek en büyük risktir; ancak nadiren böyle algılanır.” sözü aklımda kalmıştır.

CHP, seçimlere az bir süre kala yapılan değişimle büyük bir risk almış, son yıllarda yürüttüğü siyasi üslupta yaptığı değişimle de bu riski katlamıştı. Ancak görünen o ki CHP aldığı risklerin hepsini doğru bir strateji ile yürüttü. Tabi ülkenin içinde bulunduğu ekonomik şartlar, asgari ücretin uzun süre tartışılması, emekli maaşlarının düşüklüğü gibi faktörler de seçim sonuçlarını etkilemiştir.

İnkar edilemez bir gerçek de “değişim” CHP’ye çok şey kazandırmıştır.

'Seçmen, ekonomik krizin faturasını iktidara mı kesti?'

Seçim sonuçları, genel seçimler ile yerel seçim dinamiklerinin farklı olduğunu ortaya koydu.

2023’te ekonomik krize karşı, AK Parti’nin cumhurbaşkanlığı ve genel seçimleri kazanması, “Boş tencerenin seçmende karşılığı olmadığı.” yorumlarına neden olmuştu.

Başta büyükşehirler olmak üzere ekonomik krizden olumsuz etkilenen seçmen iktidara, yerel seçimde faturayı kesti.

CHP elindeki Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya’nın yanı sıra Bursa’yı da kazanarak, Türkiye’nin en büyük 5 ilinde yerelde iktidar oldu.

CHP ise tekrar açıldığı 1980 darbesinden sonra, Genel Başkan Özgür Özel’in “Cam Tavan” olarak ifade ettiği yüzde 25’lik oy oranını ilk kez aşmış oldu.

Yıllardır Ege, Akdeniz ve Trakya’dan oy alması nedeniyle “Kıyılar Partisi” olarak anılan CHP; Türkiye’nin geniş yelpazesinde belediyeleri kazandı. AK Parti’nin en güçlü olduğu yerlerden biri olan Adıyaman’ın yanı sıra Kırıkkale, Kilis, Giresun, Denizli, Afyonkarahisar, CHP’nin sürpriz yaptığı iller.

'CHP, 2028’in iddialı partisi haline geldi mi?' Bu sorunun cevabını CHP’nin kazandığı illerdeki performansı verecek. Vatandaş yerel de olsa CHP’ye verdiği yönetim yetkisinin nasıl kullanıldığını görecek ve 2028 genel seçimlerinde oyunu ona göre kullanacaktır.

Yerel seçimler, Kasım ayında CHP Genel Başkanı seçilen Özgür Özel ile ona destek veren İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun siyasi kariyeri için kritik bir sınav olarak görülüyordu.

İstanbul’un kazanılması, 2028 seçimlerinde Cumhurbaşkanı adaylığı hesabı yapan İmamoğlu’nun elini güçlendirirken, 2023 seçimlerinden yenilgiyle çıkan CHP seçmeninin yeniden umutlanmasını sağlayabilir.

Şimdi “değişim” seçimden ikinci parti olarak çıkan AK Parti’de beklenmekte. AK Parti yönetiminde yapılan değişiklik silsileyle hükümette ve bürokraside değişimlere neden olacaktır. Değişim yine kazanana hizmet edecektir.

Güzelim ülkemizin seçimleri bitmez…Önemli olan ama yerel, ama genel seçimlerde vatandaşın hayat şartları ve yaşam koşullarının huzuruna olanak sağlayan yönetim...

Yani ülkenin ekonomik durumu ve bu koşulların düzenlemesiyle birlikte vatandaşın rahat nefes alabilmesi…

Sağlıcakla kalın.