Her yeni ay için astrologlarda güzel temennilerde bulunur ya burçları anlatırken, gökyüzü hareketleri derler.
Şimdi bende her yazı başı giriş, gelişme ve sonuç olarak bitmek ve tükenmek bilmeyen enerjilerimizle önce ülkemiz ve dünyamız için iyi niyet ve dileklerde bulunuyoruz diyorum. Dedim bile. Yeni ay adı üstünde 2024’ün son ayına girmiş bulunuyoruz. Aralık hoşgeldin.
Kasım vedası, Aralık ayının vefası gibi. Yaşayıp göreceğiz. Önceden tahmin bize gelmez. Gaybı Allah’tan başkası bilemez. Yapay zekanın geliştiği, ama zekanın yapaya çok da ihtiyaç duymadan da üretebildiği çalışkan bir dünya arzusu ve gelişmiş hayalleri ile.
İnsan büyüdükçe hayal kurmayı bile unutuyor ya, bizde hemen hatırlatalım. Kurulası hayallere. Gerçeğe dönüşen hayallerin olması insan anatomisini besler. Acıya dirençli kılar. En azından okuduklarımızı ve dinlediklerimizi birleştirince ortaya bu çıkıyor.
Özet bir aya girdik, adı üstünde Aralık. Aralık bizi arada arafta bırakmasın. Neler olur diye bu ayda medyada hep bir yılın özeti verilir, üzerinden analizler yapılır, incelenir ve tartışmalar kesintisiz anlaşılmaya çalışılır. Bir yılı daha geride bırakıyoruz. Dünya açısından çok üzüntüler yaşadık, üzerimizden sıyrılıp giden ama şaşkınlığını ve etkisini henüz galiba atamadığımız ya da çarçabuk üzerimizden atıp ama dersleri az ya da çok alıp yolumuza devam ettiğimiz muhakemesi herkesin kendine göre olduğu bir yılı kapattık gibi. Kapatıyoruz. Bitiyor.
2024 gidiyor gitmesine de herkesin kendi içinde eksi ve artılarını düşünüp bir çetele aldığı dönem olmuyor mu? Şahsen yakın çevrem ve ben bu konu üzerinde fazlası ile duruyoruz. Arı gibi çalışabilirsiniz, işinizi gücünüzü kendinizden ön plana tutabilir, büyük fedakarlıklar yapabilirsiniz elbette. Herkesin hikayesi farklı. Lakin her şeye karşı dertlenmek, sorunun değil çözümün parçası kimine göre klişelerini de atlamamak gerek. Her sene aynı mı? Her sene ömrümüzden neler aldı veya neler kattı? Kime ve neye göre büyüdük? Pandemi sonrası üzerinden yaklaşık koca bir iki yıl geçmesi bizi değiştirdi mi? Değişmeye ne kadar açık kaldık? Değişim ve dönüşümün parçası videoları ve daha fazla sosyal medya baskıları mı? Hayatımıza etki eden sanal kısmını yine çok net hatırlıyorum köşelerimin birine taşımız başlığımıda “Sanaldan Gerçeğe” şeklinde atmıştım. Gerçek hayatları mı sanalda yaşıyoruz? Yoksa sanal hayatları mı gerçek sanıyoruz? Her şey sizcede fazla ağır gelmedi mi? Dünya enerjisini tüketmek üzere mi? Bazı olayları yürek kaldırmıyor onca bilgi üstümüze saniye saniye akıyor hatta aldığımız her şey, izlediğimiz haberler silsilesi psikolojimize etki etmiyor diyebilir miyiz? Ortak cevaplar kulağıma geliyor gibi. Günümüzde hekimlerin ruhsal hastalıkların daha fazla baş gösterdiğini söylemeleri, sözlü, fiziksel şiddetin ve dilinin arttığı bir dünyada nelere mağruz kalmıyor insan. İnsanoğlu. Eski ay yeni aydan ziyade, şapkayı tavşan çıkarmadan koymak önümüze. Doğanın içindeki canlılar dile geldi de biz insan! İletişim kazaları, sorunları başa çıkılmak istenmeyen konular ve malum yoğun gündem. Kendi gündemlerimiz bile yoğun kelimesi altında neredeyse kayboluyor. Kime sorsan neredeyse kibarlık, nezaket kelimeleri lüks olmuş. Gerçekten öyle mi? Biz tatlı dil, anlaşılabilir iyi bir dille, yine anlaşılabilir cümleler ile konuşamayacak mıyız arkadaşlarımız, dostlarımızla?
Yeni yıl galiba çok soru, sorunsuz soruları sizcede hak etmedi mi?
Sevgiler
Aynur AYAZ