İyi Düşünmek İstiyorum…

Son günlerde toplumsal olaylar ve askerî gelenekler etrafında dönen tartışmalar, geçmişin izlerini ve yaşadığımız zorlukları yeniden gündeme getirdi. Toplum olarak yaşadığımız ihanetler ve darbeler, askerlik ve millî değerler konusundaki hassasiyetimizi artırdı. Ancak, bu hassasiyetin ötesinde, olayları soğukkanlı bir şekilde değerlendirmenin ve geçmişin gölgelerinden uzaklaşıp geleceğe yönelik sağlam adımlar atmanın önemini unutmamalıyız. Gerçekleri anlamak ve objektif bir bakış açısı geliştirmek, hem bireysel hem de toplumsal olarak daha sağlıklı bir yaklaşım sergilememize yardımcı olacaktır.

Bu yıl Kara Harp Okulu’nda gerçekleşen mezuniyet töreni, sadece resmi bir tören değil, tarihe geçen anlamlı bir olayla akıllara kazındı. 960 teğmenin mezun olduğu törende, bir grup teğmen, törenden hemen sonra bir araya gelerek tarihin tozlu sayfalarına gömülen bir geleneği yeniden canlandırdı: “Subaylık Yemini.”

Resmi törende içtikleri yemin, hepimizin bildiği o geleneksel andın bir parçasıydı. Ancak bu genç subaylar, yıllar önce kaldırılan ve bir zamanlar mezuniyet törenlerinin ayrılmaz parçası olan "Subaylık Yemini"ni tekrar etmek konusunda kararlılık gösterdi. Kılıçlarıyla bir araya gelen 300-400 teğmen, hep bir ağızdan “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” sloganları attıktan sonra, Teğmen Ebru Eroğlu’nun önderliğinde bir kez daha ant içtiler.

Bu sahne, izleyenlere hem gurur hem de geçmişe olan özlemi hatırlattı. Bu yemin, yalnızca resmi bir törenin parçası değildi; aksine, subay olmanın getirdiği sorumluluğun, bağımsızlık ve özgürlüğe olan bağlılığın bir ifadesiydi. Yıllar önce kaldırılan bu yemin, aslında silinmemiş, yalnızca beklemeye alınmıştı. Ve o gün, genç teğmenler bu yemini tekrar ederek, Atatürk'ün ideallerine ve Cumhuriyet'in temel değerlerine olan bağlılıklarını gösterdiler.

Bu yılki mezuniyet töreninde bir başka dikkat çekici gelişme de yaşandı. Kara, Deniz ve Hava Harp Okulu'nun dönem birincileri, kadın subaylar oldu. Hava Harp Okulu birincisi Teğmen İkra Kuyumcu, Deniz Harp Okulu'nun birincisi Teğmen Şeyda Yıldırım ve Kara Harp Okulu'nun birincisi Teğmen Ebru Eroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan diplomalarını aldılar. Bu başarılı kadın subaylar, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde kadınların gücünü ve potansiyelini bir kez daha gözler önüne serdiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu başarıların tesadüf olmadığını, genç kadınların azmi ve çalışmalarıyla elde edilen bu sonuçların gurur verici olduğunu belirtti.

Siyasi arenada bu olayın yankı bulması ise kaçınılmazdı.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, teğmenlere yönelik eleştirileri sert bir şekilde reddederken, "Her şey incelenir, değerlendirilir, bir disiplinsizlik varsa bu disiplinsizliğe ya da bakılır ama burada dışarıdan söz söyleyerek, hem bu görüntü üzerinden bir vesayet hortlatmaya çalışan birtakım emekli askerlerin, siyasetçilerin, birtakım yazarların tutumu da yanlıştır" diye konuştu.

Öte yandan Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, olayın her yönüyle incelenmesi gerektiğini vurguladı. "Meselenin yakından takipçisi olacağız" derken, "30 Ağustos’u gölgeleyen, ülkemizi meşgul eden, hasımları ümitlendiren, istismar lobisini heyecanlandıran ikinci yemin hadisesinin her bakımdan netliğe kavuşması zorunludur" ifadelerini kullandı. Bahçeli ayrıca, "Siyaset ve toplum gündemine oturan, medyada her gün otopsi raporu yazılan vaki yeminin gayesi nedir? Buna kim ya da kimler karar vermiştir? Kanunla belirlenmiş yemini müteakiben mezun subayların bir bölümünün dile getirdikleri yemine ihtiyaç duyulmasının mana ve maksadı nasıl yorumlanmalıdır?" dedi.

Diğer yandan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, teğmenlerin arkasında durarak, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz demişler. Birileri bundan rahatsız olmuş, ne diyeceklerdi?” diyerek tartışmalara nokta koyan bir duruş sergiledi.

Teğmenlerin bu direnişi, aslında basit bir seremoniden çok daha fazlasını ifade ediyordu. Bu, geçmişten geleceğe taşınan bir değer, bir mirasın yeniden canlanışıydı. Subaylık Yemini, laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ne olan bağlılığı, vatanın bölünmez bütünlüğünü ve ulusun namusuna sahip çıkmayı taahhüt eden bir yemin. Bu yemin, bir zamanlar törenlerin resmi bir parçasıydı ancak zamanla törenden çıkarıldı. Fakat teğmenler, o gün bu geleneği unutmamış olduklarını ve hiçbir zaman unutmayacaklarını gösterdiler.

Bu olay, bize bir kez daha hatırlatıyor ki, Cumhuriyet’in temel değerleri ve Atatürk’ün mirası, yalnızca sözde değil, kalplerde yaşıyor. Genç subayların bu kararlı tutumu, onların gelecekte de bu ülkenin bağımsızlığı ve onuru için mücadele edeceklerine dair bir işaret. Bu gençler, Cumhuriyet’in sarsılmaz bekçileri olarak, Atatürk’ün izinde yürüme kararlılıklarını bir kez daha gösterdiler.

Bu olaydan çıkarmamız gereken bir ders var: Tarihi gelenekler ve değerler, sadece resmi törenlerle sınırlı kalmaz. Onlar, her zaman kalplerde yaşar ve zamanı geldiğinde yeniden canlanır. O gün Kara Harp Okulu’nda yaşananlar, tam da bunun en güzel örneğiydi.

Gelişmeleri Güne Bakış Haber’den takip edebilirsiniz.

Suna ANAÇ